J
jupiterdianysa
Misafir
Blok zinciri teknolojisi özünde bir veri tabanı teknolojisidir. Bu haliyle aslında çok da yeni bir şey değil gibi gözükmekle beraber sağladığı 5 değişik özellik bunu inovatif bir veritabanı yapmakta.
Nedir bu 5 özellik?
Birincisi; veritabanının tek bir merkezde tutulmaması. Bu da şu sebeple önemli: bizim verilerimiz herhangi bir yerde, birbirinin kopyası da olsa birkaç serverda tutulurken bu sunucular, yani verilerimizin saklandığı yerler, hacklendiğinde veya, herhangi bir siber saldırıya maruz kaldığında ya da bir doğal afet durumunda, bütün bu verileri kaybetme riski ile karşı karşıya kalmaktayız.
Dağıtık olması, ademi merkeziyetçi olması sadece sistemin güvenilirliğini sağlamakla kalmaz aynı zamanda bir çeşit risk yönetimini de beraberinde getirmektedir. Blok zinciri teknolojisi hepimizin bildiği yumurtaları tek sepete koymama prensibini aslında dijital dünyaya aktarmaktadır.
Anonimlik ve şeffaflık. Sadece sıraladığımızda bile birbiriyle çelişen özellikler gibi görünmektedir.
Peki bu ne demek?
Bu veritabanında kaydı tutulan herhangi bir işlem herkes tarafından şeffaf olarak görülebilmekle beraber bu işlemi gerçekleştiren taraflar dilerlerse kimliklerini saklı tutabiliyorlar. Bununla birlikte burada gerçekleştiren her işlem aynı zamanda şifrelenerek tutuluyor. İngilizcede hash-leme dediğiniz; bilginin kendisi yerine bilginin orjinalinin anlaşılmayacak şekilde bir şifreleme fonksiyonuyla tutulması modeli, bu veritabanındaki bilgilerin aynı zamanda dilenmeyen saldırılara karşı ve dilenmeyen kişiler tarafından görünmemesini ve saklanmasını sağlamaktadır.
Son özelliği ise sondan eklemeli olmasıdır bu veritabanının. Sondan eklemeli şu anlama gelir: bu veritabanından herhangi bir bilgiyi silemezsiniz. Geçmişe dair değiştirme yapamıyorsunuz. Bunun özü de veritabanındaki kayıtların manipüle edilememesidir. Bu neden önemli? Çünkü bir veritabanında herhangi bir manipülasyon olması doğası itibariyle bu veritabanına güvenilmeyeceğini gösterir.
Blok zinciri teknolojisi özellikle internet ile karşılaştırıldığında konum potansiyelini daha iyi vurgulamakta. İnterneti şu anda hayatımızın pek çok yerinde kullanıyoruz. Alışverişimizi internetten yapıyoruz, pek çok haberleşme kanalına yine internet üzerinden bağlanıyoruz. Peki internet ne şekilde başlamıştır? İnternet, bir laboratuvarda, birbirinden farklı birkaç bilgisayarın iletişimini için bir protokol olarak tasarlanmıştır. Buna intranet deniyordu o zamanlar. Sonrasında hepimizin hayatında muhtemelen e-mailler ve chat programları üzerinden dahil oldu internet. Şu anda kamu kurumları ile birlikte günümüz dünyasının eğitimden alışverişlerimize, iş dünyasına kadar her şeyini internet şekillendirmekte.
Blok zinciri teknolojisi de 2008 yılında kripto para üzerinden dünyaya duyurulmakla birlikte
finans sektörü ile büyüdü. Dolayısıyla internete benzer bir evrim geçirmekte. Yakın zamanda da hayatımızın pek çok yerine dokunacak bu teknoloji.
Merkezi bir networkte birbirinden farklı nodelar bulunsa da aslında tüm bu nodelar tek bir merkeze bağlıdır. Merkeze bir saldırı olursa ya da merkez çökerse bütün network çökebilir. Tesadüf denebilir mi bilemiyorum ama 2008 yılında Amerika’daki finans krizi ile başlayan global bir ekonomik çöküşe şahit olduk aslında. Çökmesi mümkün görünmeyen firmaların birkaç gün içerisinde iflasını duyduk ve bu tüm ülkeleri ve ekonomik sistemi etkiledi. 2008 krizinin hemen sonrasında Satoshi Nakamoto bir çeşit manifesto yayınlandı be bitcoin ile bu şekilde tanıştık.
Manifestonun özü şuydu: network merkezi ise bu çok tehlikeli olabilir.
Peki çözüm nedir ? İlk aşamada merkezin sorumluluğu farklı merkezlere dağıtılabilir ve biz bugün buna decentralized(merkeziyetsiz) diyoruz. Bu sistemde farklı merkezler olabilir, local merkezler olabilir fakat tek bir merkez olamaz. Blok zinciri teknolojisi pratikte bunu sağlamakla birlikte teoride dağıtık dediğimiz, artık hiçbir merkezin olmadığı, tüm nodeların sorumluluğu eş olarak taşıdığı bir network ortamı sunmaktadır.
İnterneti eğer bilgi paylaşım protokolü olarak tanımlarsak, blok zinciri teknolojisini de değer paylaşım protokolü olarak tanımlayabiliriz. Nasıl interneti e-mail ve sohbet programlarına indirgemek haksızlıksa blok zincirini de finans ve bankacılık uygulamalarıyla sıırlı düşünmek büyük haksızlık olacaktır.
Bu teknoloji tek bir yapıdan ibaret değil. 2008 senesinde bitcoin ile blok zinciri 1.0 teknolojisini duyduktan sonra Vitalik Buterin tarafından ethereum platformu tanıtıldı. Biz bunu şu anda blok zinciri 2.0 olarak adlandırıyoruz. Burada dahiyane bir fikir doğdu. Vitalik blok zinciri yani dijital kasamızda sadece para veya kripto varlık tutmak zorunda değiliz dedi ve buradan da akıllı kontratlar sistemi hayatımıza girdi. Kısaca akıllı kontratlar kağıt kontratları dijitalleştirme ve bunu şeffaf şekilde otomatik kayıt ve teyit güvenliği altına alma yolunu açtı.
Son olarak da Dapps ile blok zinciri 3.0 artık resmen hayatımızın içinde.
Nedir bu 5 özellik?
Birincisi; veritabanının tek bir merkezde tutulmaması. Bu da şu sebeple önemli: bizim verilerimiz herhangi bir yerde, birbirinin kopyası da olsa birkaç serverda tutulurken bu sunucular, yani verilerimizin saklandığı yerler, hacklendiğinde veya, herhangi bir siber saldırıya maruz kaldığında ya da bir doğal afet durumunda, bütün bu verileri kaybetme riski ile karşı karşıya kalmaktayız.
Dağıtık olması, ademi merkeziyetçi olması sadece sistemin güvenilirliğini sağlamakla kalmaz aynı zamanda bir çeşit risk yönetimini de beraberinde getirmektedir. Blok zinciri teknolojisi hepimizin bildiği yumurtaları tek sepete koymama prensibini aslında dijital dünyaya aktarmaktadır.
Anonimlik ve şeffaflık. Sadece sıraladığımızda bile birbiriyle çelişen özellikler gibi görünmektedir.
Peki bu ne demek?
Bu veritabanında kaydı tutulan herhangi bir işlem herkes tarafından şeffaf olarak görülebilmekle beraber bu işlemi gerçekleştiren taraflar dilerlerse kimliklerini saklı tutabiliyorlar. Bununla birlikte burada gerçekleştiren her işlem aynı zamanda şifrelenerek tutuluyor. İngilizcede hash-leme dediğiniz; bilginin kendisi yerine bilginin orjinalinin anlaşılmayacak şekilde bir şifreleme fonksiyonuyla tutulması modeli, bu veritabanındaki bilgilerin aynı zamanda dilenmeyen saldırılara karşı ve dilenmeyen kişiler tarafından görünmemesini ve saklanmasını sağlamaktadır.
Son özelliği ise sondan eklemeli olmasıdır bu veritabanının. Sondan eklemeli şu anlama gelir: bu veritabanından herhangi bir bilgiyi silemezsiniz. Geçmişe dair değiştirme yapamıyorsunuz. Bunun özü de veritabanındaki kayıtların manipüle edilememesidir. Bu neden önemli? Çünkü bir veritabanında herhangi bir manipülasyon olması doğası itibariyle bu veritabanına güvenilmeyeceğini gösterir.
Blok zinciri teknolojisi özellikle internet ile karşılaştırıldığında konum potansiyelini daha iyi vurgulamakta. İnterneti şu anda hayatımızın pek çok yerinde kullanıyoruz. Alışverişimizi internetten yapıyoruz, pek çok haberleşme kanalına yine internet üzerinden bağlanıyoruz. Peki internet ne şekilde başlamıştır? İnternet, bir laboratuvarda, birbirinden farklı birkaç bilgisayarın iletişimini için bir protokol olarak tasarlanmıştır. Buna intranet deniyordu o zamanlar. Sonrasında hepimizin hayatında muhtemelen e-mailler ve chat programları üzerinden dahil oldu internet. Şu anda kamu kurumları ile birlikte günümüz dünyasının eğitimden alışverişlerimize, iş dünyasına kadar her şeyini internet şekillendirmekte.
Blok zinciri teknolojisi de 2008 yılında kripto para üzerinden dünyaya duyurulmakla birlikte
finans sektörü ile büyüdü. Dolayısıyla internete benzer bir evrim geçirmekte. Yakın zamanda da hayatımızın pek çok yerine dokunacak bu teknoloji.
Merkezi bir networkte birbirinden farklı nodelar bulunsa da aslında tüm bu nodelar tek bir merkeze bağlıdır. Merkeze bir saldırı olursa ya da merkez çökerse bütün network çökebilir. Tesadüf denebilir mi bilemiyorum ama 2008 yılında Amerika’daki finans krizi ile başlayan global bir ekonomik çöküşe şahit olduk aslında. Çökmesi mümkün görünmeyen firmaların birkaç gün içerisinde iflasını duyduk ve bu tüm ülkeleri ve ekonomik sistemi etkiledi. 2008 krizinin hemen sonrasında Satoshi Nakamoto bir çeşit manifesto yayınlandı be bitcoin ile bu şekilde tanıştık.
Manifestonun özü şuydu: network merkezi ise bu çok tehlikeli olabilir.
Peki çözüm nedir ? İlk aşamada merkezin sorumluluğu farklı merkezlere dağıtılabilir ve biz bugün buna decentralized(merkeziyetsiz) diyoruz. Bu sistemde farklı merkezler olabilir, local merkezler olabilir fakat tek bir merkez olamaz. Blok zinciri teknolojisi pratikte bunu sağlamakla birlikte teoride dağıtık dediğimiz, artık hiçbir merkezin olmadığı, tüm nodeların sorumluluğu eş olarak taşıdığı bir network ortamı sunmaktadır.
İnterneti eğer bilgi paylaşım protokolü olarak tanımlarsak, blok zinciri teknolojisini de değer paylaşım protokolü olarak tanımlayabiliriz. Nasıl interneti e-mail ve sohbet programlarına indirgemek haksızlıksa blok zincirini de finans ve bankacılık uygulamalarıyla sıırlı düşünmek büyük haksızlık olacaktır.
Bu teknoloji tek bir yapıdan ibaret değil. 2008 senesinde bitcoin ile blok zinciri 1.0 teknolojisini duyduktan sonra Vitalik Buterin tarafından ethereum platformu tanıtıldı. Biz bunu şu anda blok zinciri 2.0 olarak adlandırıyoruz. Burada dahiyane bir fikir doğdu. Vitalik blok zinciri yani dijital kasamızda sadece para veya kripto varlık tutmak zorunda değiliz dedi ve buradan da akıllı kontratlar sistemi hayatımıza girdi. Kısaca akıllı kontratlar kağıt kontratları dijitalleştirme ve bunu şeffaf şekilde otomatik kayıt ve teyit güvenliği altına alma yolunu açtı.
Son olarak da Dapps ile blok zinciri 3.0 artık resmen hayatımızın içinde.