KriptoLuis
Master
- BNB
- 0,00600650
Bitcoin, yalnızca Bitcoin değildir.
Bitcoin’in arkasında yatan teknoloji, geleceğin teknolojisidir. O yüzden, Bitcoin’i görmezden gelmek ya da Ondan korkmak yerine, Onu anlamaya çalışmak seçilecek en sağlıklı yol olacaktır.
Bitcoin, yeni bir başlangıç mı, bir değer deposu mu, tükenen ekonomik düzenin kurtuluşu mu, bir dolandırıcılık aracı mı? Aslında bunların hepsi. İlk akla gelen şekilde bir dolandırıcılık aracı değil elbette.
Ama nasıl?
Devam edelim. Konunun net anlaşılabilmesi için farklı yönleriyle ele alalım. Arkanıza yaslanın, hatta kahvenizi yudumlarken okumayı sürdürün. Keyif alarak okumanızı dilerim.
Bitcoin, teknik tanımından çok daha fazlasını içeriyor. Bitcoin yeni bir çağın simgesi aslında. Bu yüzden, Onu sadece ekonomik açıdan değil, sosyal ve siyasi açıdan da ele almamızın daha aydınlatıcı olacağına inanıyorum. Bitcoin’i tam olarak anlamak için sanırım çağlar öncesine dek uzanmamız gerekiyor. Platon’a dek. Evet, yanlış okumadınız. Bitcoin’e giden yol Platon’dan geçiyor. Bizi, Bitcoin’e getiren süreci anlamak için geçmişte bir yolculuğa çıkmamız şart sanırım.
İnternet, Blockchain, Bitcoin neden geliştirildi? Tüm bu sorular birbirleriyle bağlantılı olabilir.
Bu forumda “insanlık tarihi için İnternet mi, Blockchain mi daha önemli bir icat” diye açılan bir başlığın altına, internetin aslında Blockchain için geliştirilmiş olabileceğini yazmıştım.
Ekonomik Zorunluluklar Bizi Bitcoin’e Götürüyor
İnsanlığın parayı keşfetmesi sosyal ve ekonomik hayatı üzerinde pratik gelişmeler meydana getirebilmesini sağladı. Değiş tokuş usulünden vazgeçilerek herkesin değerli kabul ettiği, küçük ve taşınabilir metal parçalar kullanılmaya başlandı. Maddenin doğası gereği belki de, hem parlaklığından ve sağlamlığından, hem de kolay işlenebilir ve az bulunan bir metal olduğu için altın ön plana çıktı. Sonra, daha az değerli kabul edilen gümüş ve bakır ve bunların birlikte kullanıldığı alaşım paralar. Lidyalılara kadar genelde gümüş ve altın alaşımından oluşan sikkeler kullanılıyordu. (Bu arada “coin” kelimesi sikke anlamına geliyor.) Zengin altın madenlerine sahip Lidyalılar saf altın para kullanmaya başladı. Meşhur Lidya kralı Karun’u birçoğunuz duymuşsunuzdur.
“Karun kadar zengin “ deyişi buradan gelir.
Devam edelim...
Değişen ve gelişen ekonomik sistemler sonrasında kağıt paralar hayatımıza girdi. Her ülke elinde bulundurduğu altın miktarına bağlı olarak kendi ulusal parasını çıkardı. Yani üzerinde rakamlar ve resimler olan, normal şartlarda bir kağıt parçasından ibaret olan paralar değil de aslolan yine altındı.
1944 yılında, ABD öncülüğünde imzalanan ve 44 ülkenin de katıldığı Bretton Woods diye bilinen anlaşma ile uluslararası bir finans sistemi oluşturuldu. Bu sistemle altınla değiştirilebilen tek para ABD doları oldu. Diğer tüm fiat paralar dolara endekslendi ve böylece ABD doları dünyanın rezerv parası haline geldi. ABD, aynı zamanda kendine geri dönen dolarlar karşılığında altın vermeyi de taahhüt ediyordu bu anlaşmayla. Dış ticaret açığı büyüdükçe ABD, elindeki altın rezervlerini kaybetmeye başladı.
1971 yılına gelindiğinde, ABD, aşırı tüketim nedeniyle içinden çıkılamaz hale gelen ekonomisini kurtarmak amacıyla, Başkan Nixon öncülüğünde doları altına endeksli olmaktan çıkartarak karşılıksız basmaya başladı. Yani karşılığını ödemek zorunda olmadığı dolarlar basarak bedava alış veriş peşine düştü. Sonuçlarını bugün çok daha iyi anlayabiliyoruz.
Bu durum, başta ABD olmak üzere tüm dünya ekonomisini geri dönüşü olmayan bir yola soktu çünkü ABD doları hala dünyanın rezerv parasıydı. Karşılığı olmadan basılan dolarlar her geçen gün, faiz ekonomisine dayalı olan kapitalizm canavarının tüm dünyayı parça parça yiyip tüketmesine yol açtı.
2008 yılında yaşanan ve uzman ekonomistlerin, o andan itibaren mevcut ekonomik düzenin komaya girdiğini söylediği, Mortgage krizi diye de bilinen küresel ekonomik krizle, yeni düzenin ayak sesleri işitilmeye başlandı. Zaten her zaman planlanan, yenidünya düzeninin yapı taşları olacak dijital para sistemi için bir fırsat doğmuştu ya da yaratılmıştı!
Her şey O İlk Bitcoin’in Çıkarılmasıyla Başladı
Belki de, bundan yüzyıllar sonra, bugünleri anlatırken söze böyle başlayacaklar. Her şey o ilk Bitcoin’in çıkarılmasıyla başladı.
Dijital para kavramı, internetin hayatımıza girdiği andan itibaren üzerinde kafa yorulmuş, yeni teknolojiler geliştirilmek için araştırmalar yapılmış bir kavramdır. Dijital para yani elle tutulamayan soyut bir varlık.
Yalnızca sayılardan ya da harflerden oluşan bir kod olarak düşünülen dijital para konusundaki en büyük sıkıntı, 2 kere ya da daha fazla kullanılabilme riskiydi. Bugün, bankaya para yatırmaya gittiğimizde, çeşitli cihazlar yardımıyla paraların sahte olup olmadığı kontrol ediliyor ya da herhangi bir alışveriş mağazasında da benzer bir uygulama farklı yöntemlerle yapılabiliyor. Aynı kontrolü dijital para üzerine yapmanın çok zor, hatta imkansız olacağı biliniyordu. Milyonlarca işlemi kontrol edecek bir sistem kurmak, işlemlerin oldukça yavaşlamasına hatta sistemin tıkanmasına sebep olabilirdi.
O yüzden, kopyalanması ve tek bir merkezden kontrol edilmesi imkansız olan bir şifreleme sistemi tasarlandı. Blockchain tabanlı kripto para sistemi. Aslında Blockchain var olmadan kripto paralar var olamazdı.
Asıl teknoloji Blockchain ancak Bitcoin hepsinden ünlü. Blockchain yalnızca bir ekonomik sistem değil. Tümüyle farklı bir yapı. Her şeyi kayıt altına alan yeni bir dünya. Blockchain üzerinde yapılan tüm işlemler zincir şeklinde birbirine bağlanarak sisteme bağlı olan dünyadaki tüm bilgisayarlara işleniyor. Bu da, yapılmış bir işlemin kopyalanmamasını ve değiştirilememesini sağlıyor. Çünkü milyonlarca bilgisayarda kayıt altına alınmış verilerin hepsinin birden hacklenmesi imkansız.
Yine de tüm bunların simgesi olarak karşımıza Bitcoin çıkıyor.
Bitcoin, aslında paradan daha çok altının yerine konmak amaçlı geliştirilmiş bir dijital varlık. Ana varlık olarak benimsetilmek isteniyor. Altınla kıyaslamasının yapıldığı haberleri çok sık okuyoruz. Zaten madenciliğinin yapılabiliyor olması ve sınırlı sayıda üretilebilecek olması biraz da bundan.
Önceleri hızlı işlemciler ve ekran kartları ile şimdilerde ise daha hızlı işlem kapasitesine sahip cihazlar ile kodlar çözülerek Bitcoin madenciliği yapılabiliyor. Aslında Bitcoin madenciliği, gelişmiş cihazlar sayesinde kod çözmekten ibaret çünkü Bitcoin şifrelenmiş kodlardan oluşuyor. Tabi bu cihazların elektrik maliyetleri yüksek olabiliyor.
Peki, bu nasıl mümkün oluyor, kendiliğinden mi çıktı ortaya?
Elbette hayır. Satoshi Nakamoto takma adıyla bilinen birinin, ilk Bitcoin ağını oluşturarak sanal olarak elde edilmesini sağlayacak ve anonim olarak yani hem hiç kimseye hem de herkese ait olacak şekilde geliştirdiği bir sistem diyebiliriz kısaca.
Zaman içinde insanlar tarafından benimsenmeye başlandı ve bu benimsenme arttıkça arz talep dengesinden dolayı değeri her geçen gün arttı. Özellikle Covid-19 kaynaklı pandemi sürecinin, dünya ekonomisi üzerindeki olumsuz etkileri ve ulus devletlerin yüklü miktarlarda para basması sonucu, oluşacak enflasyondan varlıklarının değerini korumak isteyen büyük şirketlerin ve bireysel yatırımcıların ilgisi sonucunda Bitcoin’in değeri son dönemde oldukça arttı.
Her başlangıç bir sondur. Bir şeyin başlayabilmesi için başka bir şeyin bitmesi gerekir. Dijital dünyanın başlangıcı gerçek dünyanın sonu mu olacak?
Bizi bu noktaya getiren gelişmelerin neler olduğunu irdelemeye devam edelim. Kapitalist sistemi kuranların bunu nasıl yaptığı ve tükenen bu sistemin yerine getirmek istedikleri sistemin Bitcoin ile nasıl bir bağlantısı olduğunu anlamaya çalışalım.
Bunun nasıl olduğunu kısaca özetledikten sonra artık yavaş yavaş sona geliyoruz. Farklı konulardaki gelişmelerin birbirleriyle bağlantısı olduğunu düşünüyorum. Bitcoin’i bunlardan bağımsız ele alırsak bütünü anlamakta güçlük çekebiliriz. Platon hala aklımda. Finali onunla yapacağız.
Yazı oldukça uzun olacağı için 2 bölüme ayırmanın daha uygun olacağını düşünüyorum. O yüzden burada virgül niteliğinde bir final yapalım.
İkinci bölümde devam edeceğiz…