Acaba böyle bir konuyu kim açacak diye bekliyordum.
Türkiye'de uzun yıllardır sürdürülen "çalış, çabala, başarıya ulaş" öğretisi, artık geçerliliğini yitirmiş durumda. Artık başarı, yalnızca çok çalışarak değil, sistemin dayattığı adaletsizliklerle de mücadele ederek elde edilebiliyor. Türkiye'deki işsizlik, düşük yaşam standrtları, liyakatsizlik, torppil, adaletsizlik ve sistemsel yetersizlikler, bireylerin hayallerini gerçekleştirmesini nerdeyse imkansız hale getiriyor.
Çalışarak başarının elde edilebileceği inancı, artık yerini umutsuzluğa bırakmış durumda. Çoğu zaman ne kadar çalışırsanız çalışın, eğer doğru ilişkileiniz yoksa başaryia ulaşmanız neredeyse imkânsız. Sosyoekonomik durum, şans, çevre ve yandaş ilişkileri gibi faktörler, başarıyı beliliyir. Bu adaletsiz düzen, gençlerin hayellerini çalıyor. Türkiye'de liyakatsizlik ve torpill, nerdeyse normlaşmiş durumda. Hak edenin değil, ilişkileir olanın ön plana çıkığı bir sistemde, "başari" kavramı adaletsizlikle gölgeleniyor. Mülakat sistemleri tamamen çürümüç, torpil agları adil fırsatların önünü tıkamış durumda. Bu yozlaşma, sadeçe bireyleri değil, tüm toplumu çöküşe sürüklüyor.
Asgari ücret, insanlarıın temel ihtiyaclarını bile karşılamaktan uzak. İnsanlar tek bir işden kazandıklarıyla hayatta kalamıyor, ek işler yapmak zorunda kalıoyr. Bu ekonomik sıkışmışlık, hayallerin yok olmasına nedne oluyor. İnsanlar ay sonunu getirmeye çalışırken, hayal kurmaya bile firsat bulamıyor. Üstelik adaletsizlik sadece ücretlerde değil, her alanda kendini gösteriyor. Yandaşlar kollanıyor, hak edenler dışlanılyor. Bu durum, bircok insanı umutsuzluğa sürüklüyor. Bazı insanlar hayellerine ulaşamadıkları için umutsuzluğa kapılıp karanlık düşünçelere yöneliyor. İntihar oranlarının artışı, toplumsal bir trajediye işaret ediyo.
Hayal kurmak, artık lüks haline gelldi. Çünkü gercekler hayellerin önüne duvar örüyor. "Bir gün basarılı olacağım" diyerek yola çıkan gençler, adaletsiz sistemle yüzleşince hayallerinden vazgeçmek zorunda kalıyor. Artık başarri, adaletsizliğe direnebilenlerin lüksü haline geldi. Çaba, ancak sistemin izin verdiği ölçüde anlam kazannıyor. Sistem adaletsiz olduğu sürece çaba anlamsızlaşıyor. Adil olmayan bir düzende, motivasyon yok ediliyor. Umutsuzluk, çaresizlik ve tükenmişlik hissi, toplumun birçok kesimini esir almış durumda.
Gençler artık ülkelerinde gelecek göremiyor. Türkiye'de kalıp adaletsizlikle mücadele etmek yerien, başka ülkelerde daha iyi şartlarda yaşamanın yollarını arıyorlar. Çünkü Türkiye'de genç olmak, umutsuzluk ve belirsizklik demek. Hayellerin karşılığı adaletsizlik olunca, çözümü başka diyarlarda arıyorlar.
Bu düzen değişmediği sürece adaletin, umudun ve başarının adı bile olmayacak. Bu yüzden çözüm, bireysel çabadan öte, sistemsel dönüşümle mümkün. Mülakatların kaldırılması, adil fırsatların yaratılması, torpil sistemlerinin yok edilmesi, asgari ücretin insanca yaşam düzeyine çekilmesi, psikolojik destek hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve adaletli yönetim anlayışının benimsenmesi kaçınılmazdır. Gerçekler acıdır ama değişim acıya bakarak başlar. Artık gerçeklerle yüzleşmenin ve çözüm aramanın zamanı.
Türkiye'deki adaletsizliklerin çözümü için siz ne düşünüyorsunuz?
Adaletsizliğin daha fazla can yakmaması için hangi adımlar atılmalı?
Hayellerimizi gerçeklerle nasıl buluşturabiliriz?
Görüşlerinizi paylaşın!
Bu kadar yazmama gerek varmıydı bilmiyorum fakat tek kelime ile anlatabilirim "Hemşehri Düzeni Bitmeli" hemşehrilerini hükümetin başına getirmeye çalışan bir kitle var bu kitle Türkiye'ye en büyük kötülüğü yapmış kitledir.
Ayrıca yukarıda yazdıklarımın hepsi hayaldi gerçek oldu.