KriptoLuis
Master
- BNB
- 0,00068100
Ben bu soruyu Suriyeliler meselesinden bağımsız olarak sormuştum. Sıkıntı yok ama o konu da bunun içinde değerlendirilebilir. Suriyeliler belki daha düzenli bir şekilde misafir edilseydi millete bunu anlatmak daha kolay olabilirdi. Ben bu yardım konusundaki fikirlerimi belirteyim ki, zaten mülteci konusunda da bir çıkarım yapılabilir söyleyeceklerimden. Öncelikle belirtmek isterim ki, konuyu kişiler ve partiler üstü ele alıyorum. Fikirlerime katılan da olacaktır katılmayan da. Güzel olan birbirimizi üzmeden fikirlerimizi paylaşıyor olabilmek değil mi zaten.
Hadi, başlayalım...
Bundan 7-8 yıl önce bir kitap okudum. Kitap, eski Hindistan başbakanlarından birinin 90'lı yıllarda hapisteyken kızına yazdığı mektupları içeriyordu. Bu başbakan, mektuplarında o zamanın siyasi konjonktürüyle ilgili değerlendirmeler yapıyordu. Özellikle bir değerlendirmesi aklımda kaldı. Sovyetlerin dağılma sebebi olarak, komünist sistemin dünyaya yeterince dağılamamış olmasını gösteriyordu. Yani komünist ekonominin yeterince yaygınlaşamamasının ömrünün kısa olmasına sebep olduğunu belirtiyordu bu adam.
Buradan benim yaptığım çıkarım özetle şu oldu: "Sen dünyayı değiştirmezsen dünya seni değiştirir."
Son 2 yıldan beri dünyada ve ülkemizde olan gelişmeleri yakından takip ediyorum. Elbette daha önce de takip ederdim ama 2020'den bu yana gündem çok yoğun ve sıcak.
Benim yaptığım "Sen dünyayı değiştirmezsen dünya seni değiştirir." çıkarımının başka bir anlayışla örtüştüğünü fark ettiğimde bazı şeyler daha da netleşti kafamda. Çıkarımımla örtüşen anlayış ise Nizam-ı alem anlayışıdır. Evet, Türk devletlerinin geçmişten beri neden bu anlayışı savunduğunu ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bu anlayışa neden hala ısrarla sahip çıktığını daha iyi anladım. Dünyada hakkı hakim kılmak için verilen bir mücadele bu ve ben buna canı gönülden inanıyorum.
Kısacası, Afrika başta olmak üzere Balkanlar, Kafkaslar ve diğer bölgelere yapılan yardımlar bu kapsamda değerlendirilmeli diye düşünüyorum. Nizam-ı alem için harcanıyor o paralar. Çünkü biz dünyayı değiştirmek için bir şeyler yapmayarak kendi içimize kapanırsak dünyayı kendi çıkarları uğruna şekillendirenlerin kurallarının geçerli olduğu bir dünyada yaşamak mecburiyetinde kalırız. Dünyanın pek çok bölgesinde yapılan darbelerle, kurulan terör örgütleriyle yapılan dizaynlar, sömürülen halklar nasıl bir dünyada yaşamak zorunda kalacağımızın göstergesidir. Bu zamana kadar da kaldık bir şekilde. Ancak durum daha da kötüleşebilir. Yani, soluğu gerçekten Orta Asya'da alırız. Tabi gidebilirsek.
Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği şu söz geliyor aklıma: "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır; o satıh bütün vatandır."
Günümüzde ise o satıh tüm dünyadır.
Son olarak, gönül ister ki çok daha iyi şartlarda yaşayabilelim. Ancak, dünyayı değiştirebilmek dahası var olabilmek için bazı sıkıntılar çekmek ve bazı fedakarlıklarda bulunmak gerekiyor.
Şu eklemeyi de yapayım; birkaç sene içinde yaptığımız fedakarlıkların karşılığını fazlasıyla alacağımızı düşünüyorum.
Sevgilerimle canlar...
Hadi, başlayalım...
Bundan 7-8 yıl önce bir kitap okudum. Kitap, eski Hindistan başbakanlarından birinin 90'lı yıllarda hapisteyken kızına yazdığı mektupları içeriyordu. Bu başbakan, mektuplarında o zamanın siyasi konjonktürüyle ilgili değerlendirmeler yapıyordu. Özellikle bir değerlendirmesi aklımda kaldı. Sovyetlerin dağılma sebebi olarak, komünist sistemin dünyaya yeterince dağılamamış olmasını gösteriyordu. Yani komünist ekonominin yeterince yaygınlaşamamasının ömrünün kısa olmasına sebep olduğunu belirtiyordu bu adam.
Buradan benim yaptığım çıkarım özetle şu oldu: "Sen dünyayı değiştirmezsen dünya seni değiştirir."
Son 2 yıldan beri dünyada ve ülkemizde olan gelişmeleri yakından takip ediyorum. Elbette daha önce de takip ederdim ama 2020'den bu yana gündem çok yoğun ve sıcak.
Benim yaptığım "Sen dünyayı değiştirmezsen dünya seni değiştirir." çıkarımının başka bir anlayışla örtüştüğünü fark ettiğimde bazı şeyler daha da netleşti kafamda. Çıkarımımla örtüşen anlayış ise Nizam-ı alem anlayışıdır. Evet, Türk devletlerinin geçmişten beri neden bu anlayışı savunduğunu ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bu anlayışa neden hala ısrarla sahip çıktığını daha iyi anladım. Dünyada hakkı hakim kılmak için verilen bir mücadele bu ve ben buna canı gönülden inanıyorum.
Kısacası, Afrika başta olmak üzere Balkanlar, Kafkaslar ve diğer bölgelere yapılan yardımlar bu kapsamda değerlendirilmeli diye düşünüyorum. Nizam-ı alem için harcanıyor o paralar. Çünkü biz dünyayı değiştirmek için bir şeyler yapmayarak kendi içimize kapanırsak dünyayı kendi çıkarları uğruna şekillendirenlerin kurallarının geçerli olduğu bir dünyada yaşamak mecburiyetinde kalırız. Dünyanın pek çok bölgesinde yapılan darbelerle, kurulan terör örgütleriyle yapılan dizaynlar, sömürülen halklar nasıl bir dünyada yaşamak zorunda kalacağımızın göstergesidir. Bu zamana kadar da kaldık bir şekilde. Ancak durum daha da kötüleşebilir. Yani, soluğu gerçekten Orta Asya'da alırız. Tabi gidebilirsek.
Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği şu söz geliyor aklıma: "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır; o satıh bütün vatandır."
Günümüzde ise o satıh tüm dünyadır.
Son olarak, gönül ister ki çok daha iyi şartlarda yaşayabilelim. Ancak, dünyayı değiştirebilmek dahası var olabilmek için bazı sıkıntılar çekmek ve bazı fedakarlıklarda bulunmak gerekiyor.
Şu eklemeyi de yapayım; birkaç sene içinde yaptığımız fedakarlıkların karşılığını fazlasıyla alacağımızı düşünüyorum.
Sevgilerimle canlar...